Çin Guilin'de Miao Halkı kıyafetleriyle

6 Ocak 2011 Perşembe

BUTAN

BUTAN
‘Kuzu sampu’ yani merhaba Butan! İndiğimizde yağan yağmur dağları ve yeşilliği daha da ortaya çıkarıyor. Toprak kıpkırmızı. Evler Safranbolu evleri gibi cicili bicili, boyalı. Her bir tahtası rengarenk özene bezene boyanmış. İlginç bir resim de mevcut bu evlerin duvarlarında. Bu bereketi sembolize eden penis resmi. Bir tür selvi olan cypruss buraların milli ağacı. Kayalıklarda bile kök salabiliyor, aynı Butanlılar gibi. Sürekli cırcır böceği ve vadinin dibinde akan nehrin sesi yalıyor kulağımı.

30 yaşlarında kral yakışıklı sayılır, iyi eğitimli de. Festival boyunca üç gün halkının elini sıkıyor. Ee ülkede topu topu 700,000 kişi yaşıyor. Kralın babası dört kızkardeşle evli. Aileyi kapatmış anlayacağınız. Çocukları hem kardeş, hem kuzen. Kralın bir görevide dini seromonilere gelmesi. Gelmezse ve yağmur yağmazsa suçlanılacak kişi o!

Devlet ofislerinda çalışanlar geleneksel kıyafet giymek zorunda. Erkekler bir tür elbise giyip altına dizlerine kadar uzanan çoraplar giyiyorlar. Tapınağa girerken her erkeğin uzunca bir şal takması gerekiyor. Takmayanları uyarıyorlar. İnsanların statülerine göre şalın rengi de değişiyor. Kral sarı giyerken sokakdaki adam krem rengi giyiyor şalını. Yüksek düzey devlet yetkilileri ise kırmızı bir şalla bir kılıç kuşanıp giriyorlar içeriye. Tapınaklara kısa kollu bluzla girmek hoş karşılanmıyor. Budist geleneklerine göre tüm sunumlar tek sayı halinde olmalı ve yedi gökyüzünün yedi ilahı katına denk geliyor.

Tapınaklar hem dini hem de idari merkezler. Dış avluda devlet ofisleri iç avluda ise manastır bulunuyor. Tapınaklarda metal kullanılmamış, herşey geçme usulünce yapılmış. Evlerin çatıları yapılırkende çivi kullanılmamış, ensiz kalaslar bambu yardımıyla birbirine bağlanmış ve çatılar uçmasın diye üstlerine taş konmuş.

Dolunayda tapınaklar insanlar dua edebilsin diye gece açık bırakılıyor ve tüm dünya için dua eder, gelenler. Budanın dini amaçla yapılan resimleri festivaller haricinde bir perdeyle kapanıyor. Tanrısal bir şeye sürekli bakmak insanoğlu için iyi olmadığından bu çareye başvurmuşlar. İnsanlar bu resimlerden enerji ve güç alıyor. İki nehrin birleştiği yerde Punaka Dzong (tapınak) inşa edilmiş. Nehirlerin eril ve dişi olarak birleştiğine inanıyorlar. Tapınakların duvarlarında yılbaşı çamı süslerine benzeyen toplar bilgiyi temsil ediyor.  

11 yaşındaki çocuklar bile şakır şakır İngilizce konuşuyor. Billboardlarda İngilizce bildiriler var. Çiftlere dans yarışmasından, oy verip geleceğinizi belirleyin, kadınlar oy verin ilanlarına kadar herşey İngilizce.

Çocuk doğduğunda anne üç gün boyunca aile haricinde kimseyle görüştürülmüyor. Ancak ev tütsülendikden sonra misafirler kabul ediliyor. Gelenler giysi, mısır, pirinç ve un hediye getiriyorlar. Astrolog rahipler bebeğin ismini söylüyor ve uğurlu günlerini bildiriyor. Bebeğin ilk ismi doğduğu gün (Salı, Çarşamba vs.) ikincisi ise kutlu isimlerden biridir.

Hanımlar kirpikle kaşlarının arasına bir pirinç tanesi yapıştırıp dine uygun bir moda başlatmış. Çok eşle evlilik yaygın. Köylerde kadınlarda çok erkekle evlenebiliyor. Rehberin dediğine göre kapının önünde diğer erkeğin ayakkabısını gören koca eve girmiyor.

Çiftler evlenirken astrologlar düğün gününü belirliyor ve o kişinin doğru kişi olup olmadığını soruyor. Evlilik cüzdanı falan gibi birşey mevcut değil. Yöresel düğün kıyafeti giymiş çifti mutlu evliliği olan bir çift kapıda bekliyor. Zenginlik ve bereket sembolü olarak bir tas su ve süt ikram ediyorlar. Damat ve gelin birbirlerine pirinç şarabı ikram ediyor bu da paylaşmaya başladıkları anlamına geliyor. Evlenenlere tek sayıda beyaz fular hediye ediliyor.

Bebek cüzzamdan ölürse akbabalara yem ediliyor, başka sebeplerden dolayı ölürse nehre atılıyor. Bazı Butanlılar bu sebepten balık yemiyor. Ölümden sonra 21 gün boyunca beyaz dua bayrakları dalgalanıyor. Çocuk 2-8 yaş arasında ölürse rahibin dediği günde dediği tepeye çıkılıyor ve çocuk tepede geriliyor bir taşın üstüne ki akbabalar rahatça yesin. Vücut tamamen yenene kadar bekliyorlar o yüzden de çadır ve yiyecekle tırmanıyorlar tepeye. Bazen 2-3 gün sürüyor. Hava şartları kötüleşebiliyor. O zaman çocuğun kötü karması olduğuna inanılıyor. Kötü karması olan insandan sonra dokuz kişinin birden aynı köyden öleceğine inanıyorlar. Kalan kemikler toz haline getiriliyor. Bedenden hiçbir şey kalmasın diye özen gösteriyorlar.

9 yaşından büyük biri öldüğünde ise beden yakıldıkdan sonra kemikler taşla unufak ediliyor ve bu toz stupaya konup mağaralara bırakılıyor. Küller ise nehre dökülüyor. Ölünün ardından yedi gün boyunca kesintisiz dua okunuyor ki ruh yolunu bulabilsin. Vefatın ilk ve beşinci yıldönümünde gene dualar okunuyor ama sonrasında nasılsa başka bir vücutta şimdiye kadar doğmuştur diye okumayı bırakıyorlar. Okunmazsa ruhun gelip kendilerini rahatsız edeceğine inanıyorlar.

Ülkeye günde topu topu iki uçak iniyor. THY’dan 8 uçak aldıklarını söylüyor rehber. Zaten sokakdaki insanda GS, FB diyor, İstanbul dediğimizde. Trafik gene ters burada. Yollar daracık virajlı dağ yolları. Otobüs geçemediğinden minibüslerle dolaşıyoruz. Butan’da sigara içmek her ne kadar yasak olsak da sık sık deliniyor bu yasak. İlk kez yakalanana 500 rupie ceza ardındanda hapis geliyor. Parayla tahliye falanda yok. Halk bettle denen bir yaprağı çiğniyor onun yerine, aynı Hindistan’daki gibi. Kafa yapıyor diyor rehber.

Metal eşyası yani arabası makinası olan 17 Eylülde festivale gidip tanrılara dua ediyor, rahipler rengarenk kıyafetlerinde biteviye bir müzik eşliğinde dua ederken. Arabalar balonlarla çiçeklerle süsleniyor. Tanrı figürleri kutsanıyor ertesi gün nehre atılıyor ki bir sene boyunca metal eşyalar güvencede olsun, kazasız belasız bir seneyi daha atlatsın. Çoluk çocuk kadın erkek bayramlıklarını giymiş, yaşlılar ellerinde dua silindirleriyle festivale geliyor. Rahipler kendilerine ayrılan locadan seyrediyor festivali. Sahnenin yanında ise yüksekçe bir yerde deneyimli rahipler dua davullarını ve zillerini çalıyor.

Darji adlı bir Butan’lıyla sohbet ediyorum festival çıkışında. Alman ve Amerikalı işadamlarıyla beraber. Yatırımların ekolojik dengeyi bozmayacak şekilde yapılması için danışmanlık yapıyor.

Butan gazetesinde İngiltereden gelen bir danışmanlık grubunun Butan’lı politikacılara iki günlük demokrasi semineri verdiğini yazıyor. Bu seminerin amacı politikacılara görevlerini ve sorumluluklarını, parlamentonun komisyonların ne işe yaraması gerektiğini ve kuvvetler ayrılığı ilkesini anlatmak. Butan 2.5 sene önce demokrasiye geçmiş ve dediklerine göre koruyucu putları sayesinde işler iyi gidiyor. Bir diğer haber Doğu Butan’da 2005’den beri çalışmayan dializ makinasının sonunda tamir edildiği. Sonuncu ilginç haberse tacize karşı çocuk koruma ünitesinin devlet adına hizmet vermesi.

Sokaklardaki başıboş köpekleri getirene bir dolar ödüyor devlet ve bu köpekleri hadım ediyor. Damlarda uzaklardan kırmızı lekeler gözüküyor. Bunlar kurumak üzere bırakılmış chili biberi olduğunu görüyorum. Butan yemekleri oldukça acılı. Mantıya benzer momoları ise damak tadıma uygun. Tezgahlarda iplere dizilmiş yak peynirleri satılıyor. Süte batırıp kurusun diye asıyorlar. Kırmızı pirinç ve 400 çeşit mantar yetişiyor bu topraklarda. Tabii ki Japonların hayran kaldığı Shiitake mantarıda buralarda büyüyor.

Buralarda 8 ay yağmur yağıyor. Yollarda doğal olarak mariuana çıkmış. Çiftçiler yapraklarını ezip pirinçle karıştırıp domuzlara veriyor ki böğürüp durmasınlar.

Bu ülkelerde zaman, dua davulları çalıp, flütler üfleyip, mantralar tekrarlayıp, şakralara eller koyup, tütsüler, yak mumları yakıp, çanlar çalıp, tereyağlı çay içip, pirinçler alınlara yapıştırılarak geçiyor. Belki de ben öyle sanıyorum.