Çin Guilin'de Miao Halkı kıyafetleriyle

3 Ocak 2012 Salı

2011 MUHASEBESİ

Sene sonunda hiç kendi kendinizle baş başa kalır muhasebe yapar mısınız? Ben yaparım. Biten seneyi gözden geçirir, beni mutlu eden şeyleri düşünürüm. Mutsuz edenleri hatırlamaya hiç gerek yok nasılsa.
İ

1 MUHASEBES'Okuduğum en güzel kitap- Yılda 10 milyon dolar kazanan Amerikalı televizyoncu Barbara Walters’ın hayatını anlatan Audition. Kaşıkçı, şu ünlü yatı Nebile’de sürekli bir Hintli guru tutarmış, misafirleri için. Ne düşünceli evsahibi değil mi? Aslında pek değil. Amacı misafirlerinin yani iş adamlarının guruyla iş sırlarını paylaşma umuduymuş.

En güzel tatil- Liseden arkadaşım Hülya ve ailesinin İznik’de bir çiftliği var. Bir hafta sonu beraber gittik. Konteyner’dan yapılma her detayı düşünülmüş evin kış bahçesi sayılabilecek her yanı cam kısmındaki çekyatta kalıyorum. Sabah uyanıyorum. Meyva ağaçları sisler arasında, güneş doğmak üzere. Öyle spiritual bir atmosfer var ki, becerebilsem meditasyon yapıcağım. Eh bari en azından gülümseyeyim yeni doğan güne. İki kangal bana dostça yaklaşıyor gün boyunca, havlamadan sevdiriyorlar kendilerini, köylüler yanına yaklaşamazken...

Gördüğüm en güzel yer- Endülüs, İspanya. Sonunda Istanbul’dan daha etkileyici bir yer gördüm dedim kendi kendime ta ki İstanbul’a İspanya çöl sıcağından dönüp Üsküdar vapuruna binene kadar. Boğazın ortasında yok valla burdan güzeli yok, şehrin ortasından deniz geçiyor, daha ne olabilir dedim kendi kendime.


Tanıştığım en ilginç insan- Aslında iki kişi. Fransız sanat tarihi hocası Isabel bana Lozan’da verdiği derslerin slide’larını gösterip bir dönem Osmanlı olmanın Avrupa’da nasıl moda olduğunu anlattı. Çin’de yapılan porselenlerin üstüne Osmanlı kıyafetli insanların resmedildiğini, Maria Antoinette’in sarayında bir odanın duvar kağıtlarının Osmanlı kıyafetli insan desenleriyle kaplı olduğunu biliyor muydunuz?
 
Diğeri ise Türk vatandaşlığını alan bir Alman. Türkiyede büyümüş. Anne babası Alman lisesinde hocaymış. Hiç aksansız Türkçe konuşuyor. Ağbisi aradığında telefonda aralarında Türkçe konuşuyorlar. Almanya'da bir Almanla evli. Kocası Türkçe bilmiyor. Oğlu evde Allahuekber diye dolaşıyormuş.  Bir tez hazırlıyor. Eskilerde aileler çocuklarını okumaya Avrupa'ya gönderirdi, dünyada yönetim stili Avrupaiydi, şimdi ise ABD'ye gönderiyorlar. Neler değişti onu araştırıyor.

En güzel film- Dedemin İnsanları hem bir çocuğun hissettiklerini çok güzel vermiş, hem de hem yabancı bir ülkede hem de kendi ülkesinde kabul edilememenin acısını derinden anlatmış. Belki de bir anlamda kendime yakın buldum bu fimi. 1988’de ilk defa Amerika’ya gittiğimde bir Türk hanım üniversitede okuyan kızı için şöyle demişti, biz onu Türk geleneklerine göre yetiştirmeye çalıştık. Amerika’da arkadaşları onu hep yabancı gördü. Türkiye’ye gittiğinde ise ordaki Türk çocuklar onu hem Amerikalı gördü. Hiç bir ülkenin çocuğu olamadı.


Filmi seyrederken onu hatırladım. İki kültür arasına sıkışmak çok zor bir şey gerçekten. Aileler bulundukları ülkeye göre çocuklarını yetiştirse bu sefer de hem mahalle baskısı hissedecek hem de kendi kültürlerine ihanet ettiklerini düşünüp vicdan azabı çekecek.


En güzel anı- Amerikalı iş arkadaşım Amy ve Hırvat kocası Tom bir hafta bana kalmaya geldiler. Kafaca çok iyi anlaştık. Amy bir Amerikalı olarak başta şahsi mesafeye önem verirken sonunda hergün sarılır olduk. Tom tuvalete gidiyorum deyip yemek parasını ödüyordu, onların geleneklerinde de varmış meğer. Ayrılırken İstanbul’a neden geldiğini anladık, burası çok güzel diyerek ayrıldılar. Sabah Tom börek istiyordu, Hırvatistan’dan biliyormuş. Vejeteryan Amy, Hırvatistan’ın bir köyünde yaşayan ve hiç İngilizce bilmeyen Tom’un ailesiyle ilk tanışmaya gittiğinde aile Amy’e jest olsun diye bir domuz kesivermiş gözlerinin önünde. Tom wikipedia araştırmaları sonucunda Hırvatistan- Osmanlı arasında geçen en önemli savaşı bulup gösterdi. Tarihe meraklı olan ben bile hiç duymamışım savaşı. Zavallı Tom, siz o kadar çok savaşmışınız ki bizim en önemli savaşımızı bilmiyorsunuz dedi. Devşirme sistemini negatif yönden değil de Hristiyanların çocuklarının vezir olması arzusuyla çocuklarını canı gönülden verdikleri bir sistem olarak anlattı. Ve de Muhteşem Yüzyıl’ı çok sevdiler. İster inanın ister inanmayın.

En büyük başarım- Düzenli yogaya gidiyorum, az şey mi?

Bir yıl daha geçti eğrisiyle doğrusuyla.

1 yorum: