Çin Guilin'de Miao Halkı kıyafetleriyle

8 Aralık 2012 Cumartesi

Xian 2012

Xian Çin’in 13 megakentinden biri ve Çin’in ilk düzenli şehirlerinden biri. Izgara şehir yapısı kullanılarak yapılmış Xian’a bakarak Pekin’i inşaa etmişler. Xi batı, an ise huzur demek yani ‘batıdaki huzur’ anlamına geliyor şehrin ismi. Tang hanedanı sırasında farklı dinlerden insanlar buraya yerleşmiş ve huzur içinde yaşamışlar, o yüzden de şehir ismini haketmiş.

11 hanedana 4000 yıl başkentlik yapmış ve İpek yolunun en doğu noktası olan Xian’da ‘büyük vahşi kaz’ pagodasını geziyorum. Pagoda, Buda’nın Hırka-i Saadet’inin olduğu yer anlamına geliyor. İsmi ise bir rivayete dayanıyor. Dendiğine göre aç keşişler yiyecek için dua ederken bir kaz sürüsü geçer ve kazların başı alçalır, onu yemezler önce yakıp sonra gömerler, böylelikle sürüyü getirdiği için ona saygı gösterirler. Çünkü Hintli keşişler ölünce yakılır, Çinliler ise gömülür.

‘Batıya Yolculuk’ kitabının yazarı tarafından yaptırılır, bu pagoda. İmparator sponsor olur Hindistan’da 17 yıl sürecek bu geziye ki yazar eski Budist ve Hindu belgelerini bulup getirebilsin.

Pagoda cennetin yedi katını temsil etmek için yedi katlı yapılmış. Tapınaklarda görülen üç Buda geçmiş, bugün ve geleceği temsil ediyor. Feng shui’ye göre pagodalar şehrin tepelerinde ya da nehirlere karşı yapılırmış ki şehri sellerden korusun ve iyi şans getirsin.  Tapınakda tahta parçalarına yazılmış dualardan alıp, ismini yazıp, belirtilen yere asıyorsun. Sağlık, iş hayatında başarı, tabii ki aşk bu duaların belli başlıcaları. Tütsüler alıyor insanlar, yakıp Buda’ya karşı saygı eğilişini yaptıkdan sonra büyük, ayaklı küvet benzeri tütsülüğün ortasındaki külün içine yerleştiriyorlar bunları.

İnançlarına göre tütsü insanları saflığa ulaştırıyor. Tütsülerde gamalı haç işareti var. Her ne kadar Hinduism ve Budism sembolü olsa da tarihde ilk gamalı haç sembolü, rehberin dediğine göre, Alacahöyükdeki Hatti prenslerine ait mücevherlerde görülmüş.

Çanın cennetin sesi olduğuna inandıklarından tapınaklarda mutlaka çan bulunuyor. Önemli seremonileri ve rahiplerin görevlerinin başlangıçlarını haber veriyor.

Budismin koruyucusu ve sonsuz bir hayat yaşayan 18 tane azizi (arhat) var. Gerçekte 16 arhat olmasına rağmen sanskritçe metinlerden yanlış yorum yapılması veya tercüme edilmesi yüzünden 18 arhat olduğuna inanmışlar.

 
Şehir surları göz alabildiğine devam ediyor, sık sık da gözetleme ve haberleşme kuleri var. Toplam uzunluğu 24km, genişliği ise 16m’ye kadar uzanıyor. Surlarda yanımıza sık sık gelen kadın, erkek, çocuk Çinliler bizle resim çektirmek istiyorlar.

 
Baştaki taç nasıl ki statü semboli ise yapıların çatıları da öyle ve evin sahibinin statüsüne göre çatı şekli de değişiyor. Nanjing başkentken, burası Xian İmparatorunun ikinci oğlunun egemeliğindeki feodal bir araziymiş, o yüzden de Xian’daki çatıların sadece iki katlı çatısı olabilirmiş.

Şehir, İpek yolu üzerinde olduğundan dolayı Müslüman tacirleri konuk olarak ağırlamış önceleri. Bu tacirler Çinli kadınlarla evlenip Müslümanlığı getirmişler şehre. Bu müslümanlara Hui diyorlar. Burda müslüman ve müslüman olmayan Çinli sorunu yaşanmıyor.

14. yüzyıldan kalma Ulu Camiiyi geziyorum ama söylemeseler buranın Budist bir tapınak olduğuna yemin edebilirim. Mimarisi aynen bir tapınak gibi. Müslüman olmayan turistleri içeri almıyorlar. Avrupalılar kapıda beklerken biz gezebiliyoruz.

Terracotta askerleri 1974’de kuyu açmaya çalışan köylüler tarafından bulunmuş. O köylülerden biri bugün müze mağazasında kitaplarını imzalıyor. Terracotta bir tür toprak ya da kil. Bu askerler, 2200 sene önce Çin’deki altı hanedanlığı tek bayrakda birleştiren despot Qin Shi Shuangdi’nin mezarını koruyan ordu. O zamanların adetine göre Qin başa geçer geçmez mezarını hazırlatmaya başlamış.

Mezar odalarından sadece biri 230x62m boyutlarında. 7000 civarında asker okları ve atlarıyla heykelleştirilmiş burada. Orjinalinde her asker renkli boyalarla boyalıymış ama bugüne sadece çamur renginde kalabilmişler.

Mezar odasının kenarlarını kaplayan askerlerin son sırası dört yöne bakıyor ki farklı yönlerden gelecek saldırıları durdurabilsinler. Odaların üstü tahta bir çatıyla kaplanmış ve çatının üstü fiber örtülerle ve üstü de toprakla kapanmış. Mezar odalarının kapısı ise tahta sütunlarla kapanmış. Mezarda süvariden okçuya kadar her tür ve rütbede asker heykelleştirilmiş. Saç şekillerine göre ise rütbeler anlaşılıyor. Saçlar yandan ayrıksa asker anlamına geliyor, at toynağı gibi ise general, arkadan kesintili ise subay. 8 farklı vücut şekli, 3 farklı ayakkabı, 2 farklı bot yapılmış. Mızraklar bronzdan ve ilk bulunduklarında kağıdı kesecek kadar keskinmişler.  Askerler gerçek insan boyutlarında ve kolları yüzleri yedi ayrı parçadan yapılarak birbirlerine takılma suretiyle birleştirilmiş.

 
Mezar hala bir tepecik halinde ve açılmamış. Mezar alanı 6 km kare. Mezar doğuya bakıyor. Dünyanın en büyük mezarı olan bu sahanın 36 yıl boyunca 720bin işçi tarafında inşaa edildiği yazıyor belgelerde. Tümülüs dünyayı temsil ediyor, dağlar, içinden civa akan göller resmedilmiş, çünkü imparator gökyüzü ve yeryüzünü temsil ediyor. Mezarda oturan kadın figürleri ise hizmetçileri temsil ediyor. Ayrıca akrobatlar ve hayvanlar da var. Mezarın tavanının değerli taşlarla bezendiği anlatılıyor belgelerde. Mezarın içinde tuzakların olduğu da belirtiliyor. Çocuğu olmamış 48 cariyeyi de canlı canlı gömmüşler mezara. Mezarı inşaa edenlerde yerini söylemesin diye öldürülmüş. Ayrıca 460 aydın canlı canlı gömülmüş mezara.

 İmparator öyle bir adammış ki sağlık, tarım ve din kitapları haricindeki tüm kitapları yaktırmış. Ölçüleri standartlaştırmış, farklı hanedanlıklardan kalan şehir duvarlarını birleştirmiş. Üç suikast girişimine uğradığından ölümden korkarmış. Savaş sırasında öldüğünden kimseye haber vermemişler ki asker dağılmasın. Savaş alanından saraya kadar arabasında ölüsünü taşımışlar ve koku anlaşılmasın diye de önüne ve arkasına balık taşıyan arabalar koymuşlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder